Gizliliğin Sınırları: Bulaşıcı Hastalıklar

selective focus photography of pink petaled flower

"Ölümcül olabilecek bulaşıcı hastalıkların danışan tarafından başkalarına bulaştırılması riskinin bulunduğu durumlarda, gizliliğin dışına çıkılması etik midir?"

Ölüm riski taşıyan bulaşıcı hastalık konusunun hem ulusal, hem de küresel gündem haline geldiği şu günlerde, bu konuyu meslek etiğimiz bağlamında ele almak istedim.

Ülkemizde bu belirli konuda meslektaşlarımıza yol gösterecek etik kodlar, PDR Der Etik Kodları'nda (2006) yer almamaktadır. Bu durumda, uluslararası güncel yaklaşımın ne olduğunu anlamak bize yol gösterebilir. Elbette bu noktada, gizliliğin sınırlarına ilişkin güncel etik kodların (ACA, 2014; ASCA, 2016), danışana ya da başkalarına yönelik ciddi ve öngörülebilir bir zararın söz konusu olması halinde, ya da yasalar gerektirdiğinde gizliliğin dışına çıkılmasını öngördüğü hatırlanmalıdır. (Danışanı ya da başkalarını koruma ve uyarma görevimizin bulunduğu, Tarasoff Davası ile ortaya konmuş ve bu davada yardım mesleklerinin etik kodlarını biçimlendiren bir emsal karar alınmıştı. Bknz. Çetinkaya, 2020).

Eski ACA (2005) etik kodları, ölümcül olabilecek bulaşıcı hastalıkların danışan tarafından başkalarına bulaştırılması riskinin bulunduğu durumlarda, gizliliğin dışına çıkılmasının etik olacağını belirtmekteydi. Güncel ACA (2014) etik kodları ise, psikolojik danışmanları bu gibi durumlarda gizliliğin dışına çıkmada eyalet yasalarına uymaları konusunda uyarmaktadır. Güncel ASCA (2016) etik kodlarıysa, aksini belirten bir yasanın bulunmadığı yerlerde, bu durumda gizliliğin dışına çıkılabileceğini belirtmektedir. Bu güncel etik kodlar, Kişisel Verilerin Korunması ile ilgili yasaların ABD'de bu etik kodları şekillendirdiğini düşündürmektedir. Belki de, ilgili durumda gizliliğin dışına çıkan meslektaşlarımız, danışanlar tarafından dava edilmiş olabilirler. Böylece, güncel etik kodlarda  değişim olmuş olabilir.

Gizlilikte istisnalar konusunun hem etik, hem de yasal boyutu olduğundan, ülkemizde bu konuda nasıl hareket edeceğimiz konusu yasal açıdan da değerlendirilebilir. Taşkın (2008), önlem almadan riskli cinsel davranışlarda bulunarak HIV bulaştıran kişilerin bu davranışının Türk Ceza Kanunu (2004) Madde 87 (Neticesi, sebebiyle ağırlaşmış yaralama) kapsamında değerlendirilebileceğini belirtmektedir. Buna göre, ilgili suçta mağdurun şikayetinin gerekmediği, yani suçtan haberdar olanlar için bildirim zorunluluğu bulunduğu değerlendirilmektedir (Madde 278, Suçu Bildirmeme; Madde 279, Kamu Görevlisinin Suçu Bildirmemesi).

Bu mantıkla, benzer ağır sonuçları bulunan başka bulaşıcı hastalıkların da aynı şekilde değerlendirilmesi mümkün gözükmektedir.



Konuya ilişkin referans aldığım kaynaklara aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

American Counseling Association (2005). 2005 ACA Code of Ethics. American Counseling Association. 

American Counseling Association (2014). 2014 ACA Code of Ethics. American Counseling Association. 

American School Counselor Association. (2016). Ethical standards for school counselors revised. ASCA.

Counseling Today. (2014a). A living document of ethical guidance.


Çetinkaya, R. (2020). Psikolojik danışmanlıkta meslek etiği ve yasal konular. 5. Baskı. Ankara: PEGEM.

Taşkın, O. E. (2008). Korunma tedbiri alınmaksızın gerçekleşen cinsel ilişki yoluyla HIV virüsünün bulaştırılmasında manevi unsurun belirlenmesi sorunu. TBB Dergisi, 79, 61-72.

Türk Ceza Kanunu. (2004).





Photo Credit: Andrew Small from Unsplash

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Danışanlardan Hediye Kabul Etme

"Kaygan Zemin" Görüşü Nedir?

Meslek Etiğinde Çift Yönlü İlişkiler